BMGK KARARI NE ANLAMA GELİYOR? BARIŞ MI, MOLA MI?

BMGK, 7 Ekim’den bu yana ilk kez 10 Haziran 2024 tarihinde Gazze’de açıktan girişilen soykırıma karşı ucu açık da olsa bir ateşkes kararını kabul etti.

ABD’nin veto ederek İsrail ile soykırım işbirliğine giriştiği bu süreçte oylanan karar yine ABD’nin teklifi. 15 üyeli BMGK'de yapılan oylamada, 14 "evet" ve Rusya’nın "çekimser" oyu kayda geçti. Kararda, iki devletli çözüme destek verilirken, Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın Filistin Yönetimi altında birleşmesinin önemine değinildi. BMGK'nın karar tasarısına göre, Gazze'de geçici ateşkes öngören teklif 3 aşamadan oluşacak.

Buna göre ilk aşamada;

  • Ateşkes uygulanması
  •  Kadın, yaşlı ve yaralı esirlerin serbest bırakılması, Filistinli esirlerin takas edilmesi,
  • İsrail güçlerinin Gazze'de nüfus bulunan yerlerden çekilmesi,
  • İnsani yardımın artması,
  • Temel hizmetlerin yeniden inşası,
  • Filistinli sivillerin Gazze Şeridi genelinde evlerine dönmesi ve uluslararası toplumun gerekli konut katkısı yapmasının sağlanması
  • Müzakerelerin tamamlanması,
  • Müzakerelerin 6 haftadan fazla sürmesi halinde ateşkesin müzakerelerin bitene kadar devam etmesi

İkinci aşamada;

  • Geri kalan esirlerin tümünün serbest bırakılması
  • İsrail'in tüm Gazze'den çekilmesi

Üçüncü aşamada,

  • Gazze için birkaç yıla yayılan yeniden inşa planının başlatılması
  •  Ölen esirlerin de cesetlerinin teslim edilmesi.

Karar daha başından belirsizlik ve şüphelerle dolu ancak Gazzeli masum çocuk ve kadınların kan ve çığlıklarının dayanılmaz hale geldiği, İsrail’in açıktan ve sistematik olarak yürüttüğü soykırımda birazcık da olsa mola.

Peki ateşkes kararı neden şüphe ve güvensizlik barındırıyor?

Birincisi kararda İsrail'in Gazze'deki saldırılarını kalıcı olarak sonlandıracak net bir ifade yer almıyor.

İkincisi ateşkese uyulmaması halinde uygulanacak yaptırım açıklanmış değil. Nitekim İsrail’in de ABD’nin de uluslararası alınmış kararlara uyma konusunda sicili çok da temiz değil.

Üçüncüsü karara uyma yönünde her iki tarafın söylemlerinden bir taviz görülmüş değil. Zira İsrail Gazze'deki saldırılarına "tüm hedeflerine ulaşmadan" sona erdirmeyeceğini deklare ederken, Hamas da kalıcı ateşkes olmadan planı kabul etmeyeceğini deklere ediyor.

Dördüncüsü üçüncü gerekçe ile yakından ilişkili. Öyle ki BMGK kararında İsrail'in antlaşmayı kabul ettiği ve Hamas’ın da kabul etmesi yönünde çağrıda bulunulması soru işaretleri barındırıyor. Zira gerek Biden'ın 31 Mayıs’ta açıkladığı İsrail kaynaklı olarak gösterdiği antlaşma teklifini İsrail’in onayladığını, Hamas’ın da kabul etmesi gerektiği yönündeki açıklamaları gerekse G-7 zirvesinde benzer açıklamaların yapılmış olması BMGK açıklamaları ile paralel. Ancak asıl sorun bu süreç içerisinde her defasında Hamas’ın ateşkese yönelik olumlu açıklamalar yapmasına rağmen Netanyahu de dahil olmak üzere İsrail’li yetkililerin ateşkese yönelik karşı açıklamalar yapmış olmaları. Özellikle  Biden’ın 31 Mayıs’ta teklifin İsrail'e ait olduğunu söylese de Netanyahu, "belirlenen tüm hedefler" gerçekleşinceye kadar saldırılarına devam edeceklerini duyurmuştu. Diğer taraftan İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Netanyahu'nun ABD Başkanı Biden'ın açıkladığı ateşkes teklifini kabul etmesi durumunda hükümeti devirme tehdidinde bulunmuşlardı. Ayrıca İsrail Başbakanlığı, esir takası anlaşması kapsamında Gazze'deki saldırıları kalıcı olarak sona erdirmeyi kabul ettiğine ilişkin İsrailli "Kanal 12" televizyonunun haberini de yalanlamıştı. Başbakanlık açıklamasında, İsrail'in "tüm hedeflerine ulaşmadan" Gazze'deki saldırılarını bitirmeyi kabul ettiği iddiasının "tamamen yalan olduğunun" belirtilmesi, İsrail tarafının ateşkese yanaşmadığına işaret ediyor.

Beşincisi önceki tecrübelerden çıkarılan derslerle ilişki. Zira ilk esir takası sürecinde İsrail’in katliamlarına devam etmesi ve bıraktığından daha fazla yeni esir alması, takas süreci henüz biterken İsrail’in çok yoğun yeni bir katliama sürecine girmesi, bu arada medyanın bu süreçteki yayınlarında İsrail’in başlattığı yoğun saldırılara örtülü destek mahiyetindeki haber akışı karartma uygulamaları hafızalardaki tazeliğini halen koruyor.

Altıncısı İsrail ve destekçisi ABD merkezli koalisyonun bugüne kadarki hukuk tanımazlığına karşı bir diğer karşı cephenin henüz oluşturulmamış olması, ateşkes kararının Hamas’ın taviz vermemesi halinde sürdürülebilirliğini imkansız hale getiriyor.

Yedincisi ABD kongresinde yakın zamanda onaylanan 26 milyar dolarlık dev bütçe bir yandan İsrail’in uzun soluklu girişeceği saldırılarda kullanacağı silah desteğine işaret ederken bir yandan da 9 milyar dolarlık diğer paket insani yardım görünümlü olarak Gazze’de oluşturulacak kukla yönetimin meşruiyetini sağlayacak yeni yapısal girişimlerin fon desteğine işaret ediyor. Bu da son 20 yılda başarısız olduğuna tanık olmakla birlikte ABD’nin ısrarla giriştiği ulus inşa örneklerinden sonuncusunun ikinci aşamasına geçmeye yakın olduğuna işaret ediyor. Zira Biden, ateşkes önerisini açıkladığı 31 Mayıs’taki basın toplantısında, İsrail'in Gazze'de "Hamas'ın işini bitirdiğini" savunmuş ve bombardıman sonucu yerle bir olan Gazze'nin yeniden inşasına katkı sunacak Arap ülkelerinin aynı zamanda "Hamas'ın yeniden silahlanmasına izin vermeyecek yaklaşım içinde" bulunacağını belirtmişti. Buna göre mevcut egemenin -Hamas- yok edilip yeni egemenin inşası süreci önümüzdeki günlerin temel konusu olacağını gösteriyor.

Sekizincisi hali hazırdaki bu planın benzeri Hamas tarafından 4 ay önce 6 Şubat'ta teklif edilmişken neden şimdi ABD tarafından sunulduğu ile ilişkili. İki önemli neden biri ABD’deki seçim takvimi ile ilişkili iken diğeri 29 Mayıs’ta İsrail ordusunun, Filistin-Mısır sınırı boyunca uzanan Philadelphia Koridoru'nda kontrolü sağladığını duyurması ile ilişkili. Zira Philadelphia Koridoru, tamamen kuşatma altında açlık ve ağır bombardıman ile katledilen Gazze’nin İsrail’in doğrudan kontrolü altında olmadığı  Mısır ile Gazze’nin coğrafi ilişkisinin kurulduğu hat. Hattın kontrolü ile Gazze’nin zaten çok kısıtlı olan diğer tüm dünya ile bağlantısı kesilmiş oluyor. Böylece açlık dahil tüm şiddet araçlarının halk iradesini kırmak yönünde tekelleştiği yeni bir havuç sopa stratejisini farklı vasıtalarla devamı niteliğinde. 


ABD seçim takvimi açısından değerlendirildiğinde ise ateşkes antlaşmasının başarıya ulaşması veya ABD’nin öncülük ettiği bir sürecin sivil katliam görüntülerine daha az rastlanır bir gündeme sahip olması, Biden’ın seçim yarışında son derece önemli. Buna göre soykırım destekçiliği bir duruş sonrasında oy kaybı yaşayan Biden’ın en iyi ihtimalle 4,5 ay sürecek bir ateşkes takvimini seçim öncesine sığdırarak siyasi destek artışı sağlama gayreti güttüğü sonucunu çıkarmak mümkün.

Dokuzuncusu uluslararası kamuoyu ve Siyonist baskı ile ilişkili. İsrail, Philadelphia Koridoru’nu ele geçirmeden önce Gazze’nin kuzeyinden bombardıman ile insanları süre süre neredeyse tüm sivil nüfusu topladığı Refah kentinin doğusundan 7 Mayıs’ta kara harekatına başlamış ve Refah sınır kapısını da kontrolü altına almıştı. Oluşan insani dramın boyutları nedeniyle Birleşmiş Milletlerin (BM) yargı organı Uluslararası Adalet Divanı (UAD), 24 Mayıs'ta aldığı tedbir kararlarında, İsrail'in Refah'a yönelik saldırılarını derhal durdurmasına, insani yardımları engellememesine ve suçlarını araştıracak BM görevlilerinin Gazze'ye girişine izin vermesine hükmetti. Ancak 8 Haziran’da Nusayrat Kampı'na insani yardım araçlarında Filistinli kılığında sızan İsrail ve ABD birimleri, ilk açıklamalara göre çoğu kadın ve çocuk 274 sivili katletmiş 700 civarında da insanı yaralamıştı. 4 esirin kurtarıldığı kanlı operasyon ise ABD tarafından başarılı olarak açıklanmış olmakla birlikte dünya kamuoyundan tepkilerin yükselmesini de beraberinde getirmişti. Bu katliama ve ABD’nin sunduğu plana yönelik oluşan çift yönlü tepkinin kontrolü yumuşatılması için süreç ABD için de bir can simidi niteliğinde.

Tüm bunlarla birlikte BMGK kararı, ABD açısından; coğrafi olarak tamamen kuşatılmış, ağır travma altında çaresizlik içerisinde belirli yerlere toplanmış Gazzeli Müslümanların iradesi, 40 bine yaklaşan ölüm ve artık sayılamayan on binlerce yaralıya rağmen henüz kırılamasa da vekil güçlerle yeni bir toplum mühendisliği stratejisi çıkış kapısına işaret ediyor…Ateşkes müzakerelerinde hariç tutulmaya çalışılan Türkiye açısından ise; ABD'nin samimiyetsiz ikircikli tavrını sergilemesi açısından göstergeler barındırıyor.