Covid-19 Salgını İle Mücadelede Kolluk ve Güç Kullanımı
COVİD-19 SALGINI İLE MÜCADELEDE KOLLUK VE GÜÇ KULLANIMI
Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü
Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2. Uluslararası Güvenlik Kongresi Özel Sayısı (İstihbarat ve Güvenlik), 77-100, doi:10.28956/gbd.1017572
Covid-19 Salgını
ile Mücadelede Kolluk
ve Güç Kullanımı
Law Enforcement and Use of Force in the Fight Against the Covid-19 Pandemic
Cengiz ÖZEL, JSGA, Güvenlik Bilimleri Fakültesi, ozelcen@gmail.com, ORCİD: 0000-0002-9557- 8168,
Özel, C., (2021). Covid-19 Salgını ile Mücadelede Kolluk ve Güç Kullanımı. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2. Uluslararası Güvenlik Kongresi Özel Sayısı (İstihbarat ve Güvenlik), ss77-100, doi:10.28956/gbd.1017572
COVİD-19 SALGINI İLE MÜCADELEDE KOLLUK VE GÜÇ KULLANIMI
ÖZ
Sovyetlerin dağılması sonrası oluşan tek kutuplu yeni dünya düzeni sonrasında 11 Eylül saldırıları ve Kovid- 19 salgını, dünya üzerinde
derin etkiler yaratan iki önemli
olay
olarak sahneye çıkmıştır.11 Eylül saldırıları, 21. yüzyılda geniş bir coğrafyada uluslararası müdahaleleri terörle mücadele şemsiyesi altında elverişli kılarken, pek
çok açıdan yeni bir dönüşümün
nirengisi olmuştur.
Kısa sürede tüm dünyayı sıhhi, sosyo-kültürel,
ekonomik ve siyasi
yönlerden etkisi altına alan Kovid-19
salgını da bölgesel güç hiyerarşilerinin
yaratıldığı bu son dönemde, biyolojik
bir afet
olarak farklı boyutlarda yeni
bir dönüşümün nirengisi
olmak yönünde ipuçları barındırmaktadır. Biyolojik bir afet olarak
salgınlarla mücadelede devlet, sağlık teşekkülleri
ile sıhhi
yönden mücadele ederken kolluk kuvvetleriyle
de önleyici
tedbirlere başvurmaktadır. Meşru zor tekeline
sahip olan devletin en görünür
aygıtlarından olan kolluğun güç kullanımı,
biyolojik afet yönetimi
sürecinde, devletin meşruiyetinin devamında
olduğu kadar toplumun da birbiri
ile kenetlenerek
ulus paydasında bütünleşmesinde önemli bir test niteliğindedir.
Bu çalışmada
Kovid-19 salgını ile mücadele sürecinde
devletin salgın kaynaklı kriz yönetiminde
etkin bir aktörü olan jandarmanın rolü ve güç kullanma eğilimi,
son dönemde popülerlik kazanan sert güç, yumuşak güç ve panoptik güç uygulama örnekleri üzerinden ele
alınarak değerlendirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Panoptik Güç, Yumuşak Güç, Sert Güç,
Kovid-19 Salgını, Afet Yönetimi
LAW ENFORCEMENT AND USE OF FORCE IN THE FIGHT AGAINST THE COVID- 19 PANDEMIC
ABSTRACT
After the unipolar new world order formed
following the collapse of
the Soviets, the
September 11 attacks and the
COVID-19 pandemic
emerged as two important events that
had a profound
impact on the world. While
the September 11
attacks have made international
interventions in a wide geography
favorable under the umbrella
of the
fight against terrorism in the
21st century, they have
been the triangulation of a
new transformation
in many
respects. The COVID-19 pandemic, which
has affected
the whole
world from sanitary, socio-cultural, economic and political
aspects in a short
time, also contains
clues to be the triangulation of
a new transformation in different
dimensions like a biological disaster in this recent period in which regional power hierarchies have been created.
In the fight against
pandemics as a biological
disaster, the state takes preventive
measures with
law
enforcement while struggling with health institutions
from a sanitary
point of view. The use of force by the law enforcement,
which is one of the most
visible instruments of the state,
which has a legitimate
monopoly of force, is an important
test in the biological
disaster management process, not only in
the
continuation of
the
legitimacy of
the
state, but also in
the integration of
the society
on
the national denominator. In this study,
the role of
the gendarmerie,
which is an effective
actor of the state in pandemic oriented crisis management and the tendency to use force in the process of
combating the COVID-19
pandemic, will be evaluated and suggestions will be
made by considering the examples
of the use of hard power, soft power and panoptic power that have gained popularity recently.
Keywords : Panoptic Power, Soft Power, Hard Power, Covid-19 Pandemic, Disaster Management
GİRİŞ
Pandemik salgınlar, kendi mekânsal sınırlarını aşan ve birçok ülkeyi
kapsayan biyolojik bir afet türüdür (TDK, 2021). Bu salgınlar, sağlık açısından
olumsuz etkilerin yanında kendi zamansal sınırlarını da aşarak psiko-sosyal,
siyasal ve ekonomik açıdan derin etkiler yaratmaktadır. Vebadan çiçek
hastalığına, gripten koleraya, tifodan
AIDS’e insanoğlunun yüzleşmek zorunda kaldığı bu biyolojik afetlerde milyonlarca insan can kaybına uğramıştır. Kayda
geçen salgınlar incelendiğinde Roma Dönemi’nde (161-166) ortaya çıkan veba salgınında beş milyona yakın insan ölmüş, salgın
sonrasında Hristiyanlığa topyekûn savaş açan Roma krallarının dine karşı yumuşamaları ile Hristiyanlık, devletin her tarafına yayılma imkânı bulmuştur (TÜBA, 2020: 75). Bizans İmparatoru
Justinian (527-565) Dönemi’nde meydana gelen ve birinci veba salgını olarak da bilinen salgında,
25 milyonun üzerinde can kaybı meydana gelmiştir. Meydana gelen can kayıpları
ile Avrupa, Kuzey Afrika, Orta ve Güney Asya nüfusunun %50-60’ının yok olduğu değerlendirilmektedir. Ayrıca salgının dinî, ekonomik, sosyal çok derin etkileri
sonucunda Bizans İmparatorluğu’nun
zayıflamasına neden olduğundan imparatora ithafen “Justinian Vebası”
olarak adlandırılmıştır (Eroğlu, 2020: 563; Turan ve Çelikyay, 2020: 4). Yine
1331 yılında Çin’de ortaya çıkan ve ilerleyen dönemde yayılarak Avrupa’yı
etkisine alan veba salgınında da 100 milyonun üzerinde insan hayatını
kaybetmiş, siyasal bir etki biçimi olarak bin yıllık Avrupa feodalitesinin
çöküş sürecinin başlamasına neden olmuştur (TÜBA, 2020: 22).
Salgın hastalıklarla ilgili son pandemik olay ise bir koronavirüs türü olan Kovid- 19’dur. Kovid-19 verilerinin derlendiği Worldometers internet sitesine göre 29.10.2021 tarihi itibariyle tespit edilen toplam vaka sayısı yaklaşık 250 milyona yaklaşmış ve beş milyonun üzerinde kişi hayatını kaybetmiştir. Salgının ilk çıktığı dönemde ana haber programlarında ve sosyal medyada sunulan görüntülerde; cadde ortasında ve merdivenlerde ölen insanlar, karantinaya alınmamak için direnenler ile bunları kovalayan silahlı görevliler, iple bağlanarak karantinaya götürülenler, sevdiklerinden ve bakmakla yükümlü olduklarından uzaklaştırılanların verdiği görüntü insanlarda dehşet etkisi yaratmıştır (Show TV, 2020). Salgınla birlikte başlayan karantina süreçlerinde, dünyanın dört bir yanında milyarlarca insan birdenbire evlerine hapsolmuş ve birçok ülkede neredeyse tüm ekonomik faaliyetler durmuş (Eroğlu, 2020:567), tedarik incirindeki kırılmalar, yeni üretim ve tüketim ihtiyaçları ekonomik, sosyal ve eğitim hayatının yeniden inşa edilmesini gerektirmiştir. Güven ihtiyacının Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki yeri yeniden keşfedilmiş, devletler havaalanlarını diğer ülkelere kapatmaya, maske ihracatını yasaklamaya ve özel sektörün elinde olanları da denetimi altına almaya başlamıştır.
Bilim ve teknolojinin gelişmesi, insanın doğa karşısında meydan okumasına imkân sunuyor olsa da salgın sürecinin ilk dönemlerinde
salgınlar, bir krize dönüşerek insanın doğa ile olan konumunu olduğu kadar
aileden sivil toplum örgütlerine, devletten uluslararası ve ulusüstü örgütlere kadar hemen her şeyin birbirleri ile olan konumlamasını
yeniden sorgulatmaktadır. Sovyetlerin dağılması sonrası oluşan tek kutuplu yeni dünya düzeninde,
siyasal etkileri yönünden 11 Eylül saldırılarının 21. yüzyılda yeni bir dönüşümün kodlarını barındırması gibi Aralık 2019’da
ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı sıhhi, sosyo-kültürel, ekonomik ve
siyasi yönlerden etkisi altına alan Kovid-19 salgını da biyolojik bir afet olarak tarihe yön vermek ve bu dönüşümde farklı boyutlarda
nirengi olmak yönünde ipuçları barındırmaktadır. Nitekim 11 Eylül saldırıları; kırılgan
devlet, çökmüş devlet, başarısız devlet gibi nitelendirilen ülkelere müdahaleyi uluslararası
terörle mücadele şemsiyesinde
elverişli kılarken; bireylerin can ve
mal kaybının korkutucu
boyutlara ulaştığı, bireysel hak
ve özgürlüklerin
büyük ölçüde sınırlandığı biyolojik afetler de bölgesel güç hiyerarşilerinin yaratıldığı bu son dönemde istismara açık yeni alanlar
yaratmaktadır.
Meşru zor tekeline
sahip olan devletin
en görünür aygıtlarından olan kolluğun güç kullanımı,
biyolojik afet yönetimi sürecinde, devletin meşruiyetinin devamında olduğu kadar toplumun
da birbiri ile kenetlenerek ulus paydasında bütünleşmesinde önemli bir test niteliğindedir. Bu bağlamda afet yönetimi ve güç kullanımı,
yarattığı hassasiyetler nedeni ile üzerinde titizlikle çalışılmayı ve
planlı süreçlerde ele alınmayı zaruri kılmaktadır. Afet yönetimi birbirinden ayrı
ancak birbirini tamamlayan “Zarar Azaltma (Risk) Yönetimi ve Acil Durum (Kriz) Yönetimini” içeren iki yönetim süreci ile bu süreçler içerisinde ele alınabilecek risk analizi ve zarar azaltma,
hazırlık, ilk yardım ve müdahale ile
iyileştirme aşamalarını içermektedir (Şahin, 2019: 187-192). Afet kaynaklı kriz yönetimi sürecinde
devlet, vatandaşının güvenliği
için
sağlık çalışanları ile salgınla
mücadele ederken, salgının
yayılımı ve önleyici tedbirlerin uygulanmasında kişisel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasını
da içeren pek çok önleyici kolluk tedbirlerini de uygulamaya koymaktadır.
Salgının ilk başladığı günlerde, ana haber bültenleri ve sosyal medya üzerinden paylaşılan görüntülerin yarattığı dehşet etkisi, insanların biyolojik güvenliğine odaklanmasına; diğer tüm siyasal, sosyal, psikolojik ve ekonomik ihtiyaçlarını ikinci plana atmasına neden olmuştur. Ancak sağlık tehdidinin geçmesi ile birlikte de ikinci plana atılan sorunlar şiddetli bir şekilde gün yüzüne çıkmaktadır. Örneğin; 1. Dünya Savaşı’nda İngiltere’de askerlerin psikolojik rahatsızlık şikâyetiyle tedaviye geldiği görülmemiş iken savaş sonrasında 80.000 İngiliz askerîne savaş şoku tanısı konulduğu görülmüştür (Bilge, 2020: 102). Bireylerin ön plana yerleştirdiği biyolojik güvenlik ihtiyacı, bir yandan devletlerin birbiri ardına uygulamaya koydukları sert tedbirleri meşrulaştırırken diğer yandan da vatandaşlarının verecekleri olumsuz tepkileri ötelemektedir. Kovid-19 salgınının ilk başladığı dönemde de insanlar daha çok salgının bilinmezliğine ışık tutacak ilk görüntülerin etkisiyle kendilerini uzun karantina sürecine mahrum etmeyecek şekilde marketler, bankamatikler gibi gündelik hizmet sağlayıcılardan hizmet almaya yoğunlaşmış ve devlet politikalarını benimseyen bir tutum izlemişlerdir. Ancak koronavirüs salgının bilinmezliğinin azalması ile birlikte dünyanın her yerinde protesto gösterileri görülmeye başlamıştır. Alınan sıkı tedbirler, kişisel hak ve hürriyetlerin kısıtlanmasını da içeren uygulamalar sokak eylemlerini beraberinde getirmiştir (Cnntürk, 2020; Deutsche Welle, 2020; Ahaber, 2020; Ensonhaber, 2020).
Dünyanın her yerinde protesto eylemleri görülürken, başarılı bir örnek olarak ifade edebileceğimiz
Türkiye’de de sert tedbirler uygulanmakla birlikte vatandaş-devlet etkileşiminde bir uçurumun olmadığı, devlet politikalarına önemli bir tepki gösterilmediği
görülmektedir (World Health Organization, 2020; Oxford Üniversitesi,
2021). Güç kullanmayı zaruri kılan
önleyici güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında devlet ve vatandaş bütünleşmesinde kırılma görülmemesi, bir yandan devletin tutarlı politikaları ile ilişkili iken diğer yandan bu politikaların ana uygulayıcılarından ve devletin en görünür organlarından
biri olan kolluğun devlet gücünü ne şekilde kullandığıyla ilişkilidir
Kolluk, kısa süreli etkin sonuçlara ihtiyaç duyulan dönemlerde önemli bir sert güç
unsuru olarak ele alınmaktadır. Ancak biyolojik bir afet olarak ele alınan kriz dönemlerinde
sürecin en az hasarla atlatılması için tüm vatandaşların katılımına ihtiyaç duyulmakta,
kolluğun yumuşak gücü de salgın ve sonrası dönemde ön plana çıkmaktadır. Diğer taraftan
özellikle son yirmi
yılda yaşanan sosyal,
kültürel, ekonomik
gelişmeler ile kitle iletişim araçları ve teknolojik alandaki olağanüstü
gelişmeler, panoptik güç uygulamalarının da bundan sonra sıkça günlük hayatın içerisinde yer alacağı yönünde ipuçları vermektedir.
Çalışmada Kovid-19 salgını ile mücadele sürecinde vatandaş-devlet etkileşimin olumlu seyrettiği Türkiye’de, devletin salgın kaynaklı kriz yönetiminde etkin bir aktörü olan kolluğun güç kullanma eğiliminin anlaşılması amaçlanmaktadır. Çalışmanın sınırlılıkları olarak genel kolluk kuvveti olan jandarmanın bu süreçte rolü ve güç kullanma eğilimi; sert güç, yumuşak güç ve panoptik güç uygulama örnekleri üzerinden ele alınmıştır. Çalışmada literatür taraması ve gözlem yöntemi kullanılmış olup örnek olaylar ve istatistiki verilerin elde edilmesinde Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı internet ve sosyal medya hesapları temelinde açık kaynaklardan faydalanılmıştır. Çalışmanın, Türkiye’nin % 93’lük bir coğrafi alanında genel kolluk gücü olarak görev yapan jandarmanın başta salgınlar olmak üzere diğer afet veya olağanüstü hallerde kriz yönetimi tecrübesine ve gelecek dönemlerdeki politikalarının stratejik bir vizyonla ele alınarak geliştirilmesine katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
1. BASİT ANCAK TANIMLANMASI ZOR BİR KAVRAM OLARAK GÜÇ
Güç kavramı, her yerde görünürlüğünün yarattığı yanılsama ile olsa gerek,
ilk bakışta düşünüldüğünün aksine gerçekte karmaşık ve çok boyutlu bir
kavramdır. Joseph S. Nye bu durumu izah ederken onun hava durumu gibi olduğunu,
herkesin hakkında konuştuğunu, ona bağlı olduğunu ancak çok az insanın işleyiş
mantığını anladığı bir kavram olarak ifade etmektedir (Nye, 2005: 11). Güç
kavramının çatı bir kavram olması onu tanımlama arayışlarında farklı şekillerde
izah edilmesine neden olmakta; bu da kavramın muğlaklığını artırmaktadır.
Örneğin güç;
Ø Bazen diğer aktörleri etkileme yeteneğine sahip olmak veya onlar üzerinde etki yaratma anlamında bir ilişki biçimi,Ø Bazen aktörlerin sahip olduğu bir nitelik veya kapasite şekli,
Ø
Bazen siyasal gündemi kontrol etme becerisi veya
işlerin yürütülme biçimine yönelik bir yapı özelliği,
Ø
Bazen istenilen, ulaşılması gereken bir amaç
veya araç olarak geniş bir yelpazede tanımlanabilmektedir (Özel, 2020:8). Bu bağlamda
değerlendirildiğinde, tek bir renk gibi gördüğümüz güç; görmeye
odaklandığımızda baktığımız yer ve zamana bağlı olarak da değişen ışık
spektrumu gibidir (Özel, 2020: 17).
Güç kavramının anlaşılmasında gücün boyutları veya gücün yüzleri olarak ele alınan çalışmalar, güç kullanımının örtük veya görünür boyutlarının anlaşılmasında son derece elverişli bir bakış açısı sunmaktadır. Güç uygulamalarının birbirleri ile bağlantılı ilişkilerde gözlenebilir boyutunu ele alan çalışmalarda Robert Dahl’ın (1957, ss. 202-204) gücü ele alış biçimi ön plana çıkmış ve kendinden sonraki çalışmalara da önemli bir referans noktası oluşturmuştur. Dahl’ın ünlü tanımına göre “A’nın B üzerindeki gücü, B’ye aksi halde yapmayacağı şeyi yaptırabildiği ölçüdedir” şeklindedir. Dahl’ın gücü ele alış biçimi, dikkat edileceği üzere A ve B’nin arasındaki çıkar çatışmasına odaklanmakta ve her ikisi arasındaki güç kullanımını görünür olduğunu iddia etmektedir.
Dahl’ın bu tanımına
en önemli eleştiri,
Peter Bachrach ve Morton Baratz’ın 1962 yılında kaleme aldığı “Two Faces of Power” başlıklı
çalışmasında yapılmıştır. Bachrach ve Baratz, Dahl’ı gücün görünür boyutuna
fazlasıyla önem vermesi nedeniyle eleştirmektedir. Oysa güç, hâkim değerler,
inançlar, siyasal süreçler ve kurumlar vasıtasıyla inşa edilen sistem
içerisinde, düzenli ve kesintisiz olarak bazılarına diğerleri üzerinde avantaj
sağlayacak şekilde de yaratılabilmektedir (Bachrach ve Baratz, 1962,
ss.948-952). Bu durum gündemin belirlenmesi veya belirlenen gündem üzerinden
verilecek kararların sınırlandırılması biçiminde gerçekleştiğinden güç
kullanımının görünürlüğünü gizleyebilmektedir. Dolayısıyla kaynak aktör,
gündelik uygulama veya prosedürlerle görünmez bir biçimde hedef aktör üzerinde
güç uygulayarak amaçlarına ulaşabilmektedir.
Bachrach ve Baratz’ın eleştirileri, Dahl’ın tek
boyutlu güç tanımına ikinci bir boyut daha eklenmesini sağlamış; ancak
literatürdeki tartışmalar son bulmamıştır. Literatüre en önemli katkılardan
biri, bu tartışmalarda gücün üçüncü yüzünü ortaya koyan Steven Lukes tarafından
sunulmuştur. Lukes (1974), “Power: A
Radical View” başlıklı çalışmasında, Bachrach ve Baratz’ın eleştirilerini
yerinde görmekle birlikte; güç kullanımının sadece gerçek çıkar çatışmaları
durumunda olabileceği fikrini reddetmektedir. Zira güç kullanımı, bazen daha en baştan doğacak
çatışmaları önleyecek şekilde sinsi ve etkili bir biçimde kaynak aktörün
hedef aktörü etkileyerek, isteklerini şekillendirerek ve belirleyerek de
gerçekleşebilmektedir. Böylece daha etkili
bir güç, kullanım
biçimi olarak kendi isteklerimiz, hedef aktörün
kendi isteği olacak şekilde inşa edilmektedir.
Gücün üç yüzünü ele alan yaklaşımların, kolluğun güç kullanım biçimleri ve eğilimlerinin anlaşılmasında daha uygun bir bakış açısı sunabileceği ifade edilebilir. Ancak çalışmamızı yumuşak güç, sert güç ve panoptik güç kavramları bağlamında ele almamızın nedeni, bu kavramların SSCB’nin dağılması, bilgi ve iletişim teknolojilerinin olağanüstü olarak gelişimi ve gündelik hayata etkisi, küreselleşme gibi pek çok etken nedeniyle son dönemde yazında popüler hâle gelmesinden kaynaklanmaktadır. Aşağıdaki grafik, bu kavramların İngilizce kaynaklardaki kullanımının yaygınlaştığı dönemlerin anlaşılmasında ipucu vermesi bağlamında incelenebilir.
Grafik 1: Yazında Yumuşak Güç, Sert Güç ve Panoptik Güç
Kullanımı1
Kaynak: https://books.google.com/ngrams
1.1.
Yumuşak Güç ve Sert Güç Kavramları
“Gücü yaratan nedir veya gücün türleri nedir?” sorusuna cevap arayışında kapasite, ilişki ve yapıya ilişkin özellikler ön plana çıkmaktadır (Özel, 2020: 30). Bununla birlikte Keohane ve Nye (1998: 86) gücü, ilişkisel güç ve kaynak gücü olmak üzere ikili bir ayrımda da ele almaktadır. Yumuşak güç kavramını yazında ve günlük kullanımda popülerleştiren Joseph S. Nye (2005), yumuşak ve sert gücü tanımlama arayışında kaynakların somutluğuna veya soyutluğuna vurguda bulunması, onun kaynak tabanlı bir ilişkisel güç tanımına kaymasına neden olmaktadır. Zira Nye yumuşak gücü, bir ülkenin sahip olduğu değerler, refah seviyesi, fırsatlar gibi hususlar nedeniyle ona hayranlık duyan ülkelerin, o ülkeyi takip etmesi ve izlemesine vurgu bağlamında ele alırken; sert gücü, başkalarının pozisyonu değiştirebilmek için askerî veya ekonomik güç kullanan, rüşvet (havuç) veya tehdide (sopa) başvuran bir güç türü olarak ele almaktadır. Kaynaklar bağlamında ise Nye, yumuşak gücün kaynağını, bir ülkenin kültürü, siyasi değerleri ve dış politikasının cazibesi ile belirli bir çerçevede gündem yaratma yeteneği ve hedef aktörün tercihlerine yön veren kurumlardan aldığını ifade ederken; sert güç kaynakları olarak askerî güç kaynakları ile ekonomik güç kaynaklarına vurguda bulunmaktadır (ss.14-15, s.5,18,37). Ancak Nye’ın yumuşak gücü tanımlama arayışı, cezbetme temelinde hareket ederken kaynakların somutluğu ve soyutluğuna vurguda bulunması, kavramı her şartta muteber kılmamakta ve muğlaklaştırmaktadır. Zira nitel-soyut (yumuşak) veya nicel-somut (sert), her bir güç unsuru her hedef aktör üzerinde aynı etkiye neden olmamaktadır. Örneğin; askerî ve somut bir güç kaynağı olan Türk askerî gücünün bir unsuru olan SİHA’ların kullanımı, Azerbaycan, Ukrayna, Pakistan gibi ülkelerde yumuşak güç bağlamında ele alınabilecek iken Rusya, Ermenistan, ABD, Yunanistan gibi ülkelerde sert güç ile ilişkilendirilmektedir. Bu muğlaklık nedeniyle etki odaklı bir ilişkisel güç tanımı, sert ve yumuşak güç kavramının muğlaklığının giderilmesinde daha uygun olacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda yumuşak gücü, kullanılan kaynak veya güç unsurundan bağımsız olarak hedef aktördeki yarattığı etki doğrultusunda meşru, direnişe sebebiyet vermeyen, olumlu, cezbedici etki yaratan bir güç türü olarak ele alabiliriz. Buradan hareketle sert güç ise hedef aktörde yumuşak gücün aksine olumsuz, kabul görmeyen veya direnç etkisi yaratan bir güç türü olarak ifade edilebilir (Özel, 2020: 121-123).
1.2.
Panoptik Güç
Panoptik güç, Jeremy Bentham’ın çalışmaları temelli olarak özellikle eleştirel teorisyenler
tarafından kullanılan ve gücün üçüncü yüzü ile ilişkilendirilebilecek bir güç açıklamasıdır
(Özdemir, 2008:
122). Panoptik güç, sistemik veya
teknik kurgular üzerinden hedef aktörü gözetim ve denetim altına
alma kapasitesine sahip olmak ve bu kapasite
kaynak aktör tarafından
kullanılmıyor olsa bile hedef aktörde gözetlenildiği yönünde yaratılan bilişsel
süreç nedeniyle görünür çatışma
olmaksızın hedef aktörün istenilen davranış biçimlerini
tercih etmesini sağlama yeteneği şeklinde ele alınabilir.
Panoptik kavramı, 18. yüzyılın sonlarında İngiliz cezaevi reformcusu Jeremy Bentham’ın 1791’de “her şeyi gören” manasına gelen “panoptikon” adlı ideal bir cezaevi mimari planı geliştirmesiyle ortaya çıkmış ve Batıda birçok cezaevi inşasına da ilham olmuştur2. Kavram eski olmakla birlikte asıl ününe, günümüzde bilginin küresel düzeyde üretim, yayılım ve ediniminde olağanüstü değişimler yaratan bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişiminin yarattığı olanak ve pratiklerin etkisi ve Michel Foucault’ın çalışmaları ile kavuşmuştur. Bentham’ın tasarladığı panoptik cezaevi mimarisi, Foucault’un (2013, ss. 296-297) da yaptığı tasvire göre çevrede halka biçiminde dairesel bir yapı ve bu dairesel yapının tam merkezinde de bir kule bulunmaktadır. Merkezdeki kule, dairesel yapının tüm iç kısımlarını gören geniş gözetleme pencerelerine sahiptir. Bu kuledeki pencereler, kulenin baktığı dairesel yapının hücrelerine tam bir gözetleme imkânı sunmakla birlikte içerinin görüntüsünü ise dışa aktarmamaktadır. Ayrıca kuleden çevre binaya kontrolsüz ses akışı da yalıtım ve mimari tasarımla ortadan kaldırılmıştır. Çevrede bulunan dairesel yapı ise hücrelere bölünmüş olup her bir hücrenin bir iç, bir de dış cephesine bakan penceresi bulunmaktadır. Hücrelerin diğer cepheleri ise hücrelerin birbirleri ile irtibat olanaklarını kaldıran duvarlarla kaplıdır. Hücrenin dışa bakan penceresi bir yandan hücrenin aydınlanmasına olanak verirken bir yandan da geri aydınlatma etkisi sayesinde içeride bulunan varlıkların siluetlerini merkezdeki gözetleme kulesine net bir şekilde yansıtılmasını sağlayarak içeridekilerin hareketlerine projeksiyon tutmaktadır. Cezaevinin bu mimari tasarımı sayesinde dairesel binada hücrelere konulan insanlar, kuledeki görevlilerce bulundukları konum ve olanakların da avantajıyla sürekli gözetlenebilmekte ve kolaylıkla kontrol altına alınabilmektedir. Ayrıca merkezi kuledeki pencerelerin kulenin içini göstermemesi ve kulenin ses yalıtımı sayesinde de hücredeki kişiler, kulede bulunan görevlileri izleyememekte hatta orada bulunup bulunmadığı yönünde bir kanaat de edinememektedir. Dahası hücrelerin yan kısımları, duvarlarla kapatılarak her bir hücre diğerinden tecrit edildiğinden hücredekiler birbirleri ile iletişim kuramamakta böylece birbirlerinden ve dışarıda olup bitenin bilgisinden mahrum olmaktadır.
Çizim 1: Jeremy Bentham’ın Panoptik Cezaevi Tasarımı
Foucault’a (2013: 295-296) göre Bentham’ın panoptik cezaevi tasarımı sadece cezaevlerine değil hastane, okul, fabrika gibi birçok alanda gözetim ve denetim imkânı sunan bir model ortaya koymaktadır. Panoptikon, sürekli olarak görülmedengörmeye ve denetlemeye olanak veren, psiko-mekânsal bir aygıt olarak bir nevi hegemona kusursuz hizmet eden bir modele dönüşmektedir. Panoptik güç yeteneği, gözetlenen ve gözetleyen üzerinde bir takım psikolojik ve sistemik sonuçlar yaratarak işlevsellik kazanmaktadır. Buna göre;
Ø
Gözetlenen, hiçbir zaman gözetleyeni
görmediğinden ve onun varlığına ilişkin bilgilere sahip olmadığından, sürekli
olarak gözetlendiği hissine kapılmakta ve davranışlarını gözetleyenin istediği
şekilde disipline etmektedir.
Ø
Gözetleyen, kurulan panoptik
sistem sayesinde sürekli
olarak gözetlemek zorunda
kalmamakta hatta bazen panoptik sistemin bir kez kurulmuş olması gözetlenenin
kontrolü açısından yeterli olmaktadır.
Ø
Kurulan panoptik sistem, bazen sadece görevliler
değil hapishaneyi ziyarete gelen diğer kişiler tarafından da gözetim görevinin
üstlenildiği bir yapıya dönüşebilmektedir. Bu nedenle denetim ve gözetleme,
gözetlenen dışında herkes tarafından yürütülebilen bir işlevselliğe
dönüşebilmektedir.
İlk zamanlar belli bir mekânsal yapıya bağlı kalan gözetim yoluyla mahkûmların ıslah edilmesi şeklinde
ortaya çıkan bu düşünce biçimi
ve cezaevi uygulamaları, kapitalist ekonomik sistem
ile birlikte üretimi artırmak ve işçileri disipline etmek maksadıyla
önce fabrikalarda üretimin zamanlaması, gözlenmesi ve verimlileştirmesi
üzerine oturtulmuştur. Ardından da fabrika dışında da işlerlik kazanmaya
başlamıştır. Bu bağlamda ABD’de 19.yy’da
inşa edilen şirket kasabaları, buna verilebilecek en bilinir
örneklerdir. Örneğin; Pulman
Palace Car Company
kasabası, işçilerin bütünleşik bir ortamda endüstriyel üretimin ve tüketimin bir parçası haline
getirecek şekilde tasarlanmıştır. Bu yapıda işçiler mülk edinememekte ve sıkı
bir denetim altında tutulmaktadır. İşçiler çalışarak edindiği birikimleri yine
işvereninin kurduğu sistemde tüketmektedir. Ayrıca bu kasabada içki, sigara, gece sokağa çıkma yasağı, İncil okumaları gibi uygulamalarla
işçilerin sosyal hayatı da inşa edilmektedir (Güven, 2014, ss. 87-88)
Foucault, çalışmasında Batı toplumlarında disiplinci iktidar işleyiş prensiplerinin
18. yüzyıldan itibaren dönüşüme uğradığını ileri sürmektedir. Buna göre 18. yüzyıla kadar şiddete dayalı olan egemen iktidar; etkinliğini görünür olmakla kazanırken, bu dönemden sonraki disiplinci modern iktidar görünmez bir işlevsellikle çalışmaktadır. Zira önceki egemen iktidar; bedenlere acı vererek insanları cezalandırırken, modern disiplinci iktidar kapitalist bir iktidar teknolojisi ile ruhları, zihinleri terbiye etmekte, bedenleri rasyonel bir biçimde kullanarak onları üretici ve işlevsel bir hâle getirmektedir. Buna göre iktidarın otomatik işleyişini sağlayan panoptikonda, her şey gözetim eylemi kesintili bile olsa etkileri sürekli olacak şekilde düzenlenmektedir (Foucault, 2013: 295-302).
Sistematik gözetim ile ilgili çalışmalar her ne kadar
Foucault ve Bentham ile özdeşleşmiş ise de her iki düşünür ile sınırlı
değildir. Gözetim pratikleri esasen ilk olarak modernizm ile ortaya çıkmış ve
gözetime yönelik eleştirilerin de yine temelleri bu dönemde atılmıştır. Bu
bağlamda değerlendirilebilecek önde gelen düşünürlerden Karl Marx, Max Weber,
Frederick W. Taylor ve Anthony Giddens, gözetim pratiklerini modernizm ekseninde
ele alıp tartışmışlardır (Okmeydan, 2017: 54).
Bunların dışında gözetime dayalı denetim gücü yaratmaya yönelik
kavramsallaştırmalarda George Orwell’ın ilk olarak 1948 yılında yayımlanan bir
korku ütopyası olan “1984” adlı eseri de yine kayda değer çalışmalardandır.
Panoptiğe dayalı yaklaşımlar esasen bilişim
teknolojilerindeki gelişme, elektronik gözetim olanaklarının genişlemesi ve bilginin
devasa boyutlarda üretimi, işlenişi, depolanması ve yayımı yönündeki
değişim günümüz toplumunun bilgi toplumundan
gözetim toplumuna evrimini
de beraberinde getirmektedir. Bu durum, bir yandan
gözetimi derinleştirirken bir yandan da panoptik tabanlı düşünceleri de
çeşitlendirmektedir. Bu bağlamda ele alınabilecek kavramlardan birisi sinoptik
yaklaşım iken diğeri omniptik
yaklaşımdır (Eşitti, 2021: 542). Sinoptikon, Norveçli
sosyolog Thomas Mathiesen (1997: 215) tarafından ortaya atılan bir kavram olup
panoptikonun aksine televizyon ve sinema gibi vasıtalarla çok olanın, az olanı
izlemesi anlamına gelmektedir. Panoptik yaklaşımın temelde
gözetlenenin mekânsal bir çerçeveleme
ile gözetlenenin hareketlerinin takip edilmesine, gözetlenen üzerinde yaratılan
korku ile kural dışı hareketlerinin engellenmesine yönelen yerel bir denetim
biçimini ifade ettiği söylenebilir. Oysa sinoptik yaklaşımda, mekânsal bir
çerçevelemeye ihtiyaç duyulmaksızın insanların, haz ve keyif duygusu
kışkırtılarak çoğun, azı seyretmesi
sağlanmaktadır. Böylece televizyon başta olmak üzere radyo ve sinema gibi
görsel-işitsel araçlar ile büyük halk kitleleri, sanatçılar, futbolcular, siyasetçiler gibi azınlıkta olan bir zümreyi
sürekli izlemekte; dinlemekte ve kendilerini onlarla
özdeşleştirerek takip etmektedir (Okmeydan, 2017: 61). Küresel bir gözetime
doğru evrilen sinoptikon ile seyredenlerin bağlanacakları bir şebeke veya uydu
yayını yeterli olmakta böylece gözetleyenlerin yerelle bağları kesilerek
gözetimin bir parçası hâline gelmektedirler (Mathiesen, 1997: 215-234).
Günlük hayatı kuşatan radyo, televizyon ve sinema gibi araçlardan sonra internet ve sosyal ağların dünya çapında yaygınlık kazanması ile bilişim ve iletişim teknolojilerinde baş döndürücü gelişim, bilginin zaman ve mekân sınırı olmaksızın, üretim, yayım ve denetiminde de çığır açmış; panoptik ve sinoptik yaklaşımın yanında karşılıklı gözetimi tanımlamaya yönelik yeni bir kavram olan omniptik yaklaşımın da doğmasına zemin hazırlamıştır (Güven, 2014: 96-97). Omniptik kavramına ilk kez Jeffrey Rosen’ın 2004 tarihli Çıplak Kalabalık isimli kitabında; herkesin herkesi, sürekli ve her yerde gözetlemesi anlamında yer verilmiştir. Omniptikonda, internet çağında gönüllü gözetim vasıtasıyla kimin izleyen ya da izlenen olduğunu bilmeyen bir çoğunluğun, birbirlerini sürekli gözetlediği, yeniden inşa edilen yeni bir toplumsal kültüre evrimi gerçekleşmektedir. Bu yeni yapıda gözetim, iktidar ve bireyler arasında asimetrik olarak gerçekleşirken; bireyler arasında simetrik olarak gerçekleşmektedir (Okmeydan, 2017: 61). Böylece yerel mekânların inşası ile bireyi çevreleyen korkuya dayalı azın çoğu gözetlediği panoptik gözetim, yerini bireyin haz ve keyfine dayalı, nispeten küreselleşmiş çoğun azı gözetlediği sinoptik gözetime devrederken; günümüzde omniptik gözetim ile bireyin, haz ve duygularının herkes tarafından kışkırtıldığı, herkesin herkesi her an ve her yerde gözetim imkânına kavuştuğu, tamamen küreselleşmiş bir gözetim kültürüne geçiş gerçekleşmiştir.
2.
KORONAVİRÜS İLE MÜCADELEDE JANDARMA VE GÜÇ KULLANIMI
Tüm dünyayı saran koronavirüs salgını
ile mücadelede Türkiye,
dünyada en başarılı örneklerden birisi olarak
görülmektedir. Türkiye’nin bu başarısında devletin tutarlı iç ve dış politikaları, sağlık teşkilatı ile mücadelesi önem kazanırken, kolluğun
alınan önleyici tedbirleri icra biçimi yani güç kullanma tercihi de bu başarıya
kayda değer nitelikte katkı sunmakta, devletin meşruiyetinin devamında olduğu
kadar bu mücadelede devlet-vatandaş bütünleşmesine hizmet etmektedir. Kolluğun güç kullanma eğilimi
görünür, örtük, kaba, ikna edici,
korkutucu, cezbedici gibi pek çok şekilde ortaya çıkabilmektedir. Bu
bölümde jandarmanın koronavirüs ile mücadele sürecinde yumuşak güç, sert güç ve
panoptik temelli güç kullanma biçimleri üzerinde durulmuştur.
2.1.
Koronavirüs ile Mücalede
Jandarmanın Yumuşak Güç Kullanımı
Kolluğun kriz yönetimi sürecinde emniyet ve asayiş ile kamu düzenini sağlama zarureti, kısa vadede sert güç kullanmasını gerekli kılmaktadır. Ancak vatandaş ile iş birliğine ve fikirde müşterekliğe götüren, rıza üreten güç kullanma biçimi olan yumuşak gücün kullanımı, uzun vadeli dönemdeki devletin meşruiyetine doğrudan etkisi nedeni ile hem ön plana çıkmakta hem de stratejik bir bakış açısı ile ele alınmayı gerektirmektedir. Jandarma Genel Komutanlığının koronavirüs ile mücadele sürecinde göze çarpan yumuşak güç uygulamaları değerlendirildiğinde, faaliyetlerinde üç tür stratejik yaklaşım ile hareket ettiği görülmektedir;
Ø
Bilinçlendirme
stratejisi
Ø
Ünlülerin kullanılması stratejisi
Ø
Yanınızdayız
stratejisi
Bilinçlendirme stratejisi bağlamında jandarmanın ele
alınabilecek en önemli faaliyetleri eğitim faaliyetleridir. Eğitim faaliyetleri
kapsamında kitle iletişim araçları üzerinden uygulanan salgınla mücadelede “14
Kural” animasyonu, vatandaşların bilinçlendirilmesinde kullanılan en bilinir
uygulama olarak göze çarpmaktadır (JGK, 2020b). Yine çocuklar için hazırlanan
“Evde de Mutluyum” şarkısı animasyonu, bu bağlamda verilebilecek örneklerdendir
(JGK, 2020d). Salgınla mücadelede farkındalık yaratan ve bilinçlendirmeye
yönelik diğer önemli eğitim faaliyetleri ise bir fırsat uygulaması biçiminde
rutin mülki görevler ve bu bağlamda gerçekleştirilen denetimler esnasında
devriye araçlarından yapılan anonslarla, cami ve belediyelerin imkânlarının
kullanılmasıdır(İçişleri Bakanlığı, 2020b; İHA, 2020; SonDakika.com, 2020;
Haber Global, 2021).
Kolluğun bu dönemde kullandığı bir diğer yumuşak güç
kullanımı da ünlülerin kullanılması stratejisi bağlamında olmuştur. Sosyal medyada
paylaşılan içeriklerden Orhan
Gencebay’ın vatandaşlara evde kalmaları yönünde telkinlerde bulunan
anismasyonlu videosu bu kapsamda değerlendirilebilecek örneklerdendir (JGK, 2020c).
Jandarmanın uyguladığı diğer önemli bir yaklaşım olan
“yanınızdayız yaklaşımı”, kolluğun geçmişte
olduğu kadar bu dönemde de takdir gördüğü
ve varlık nedeni olan
vatandaşın yanında olduğunu hissettiren stratejik yaklaşımıdır. Bu bağlamda
yaşlılara özel gün ve bayramlarda ziyaretlerde bulunulması, yardıma muhtaç
olanlara yardımda bulunulması, çocukların bu zor dönemde sevindirilmesi
uygulamaları olumlu örneklerdendir (Cumhurbaşkanlığı, 2020; Sabah, 2020). Bu tür uygulamaların, devletin
görünür yüzü kolluğun vatandaş
ile bütünleşmesine son derece olumlu katkılarının olduğu, bu
vasıtayla kurulan yakın temas sayesinde de tarafların birbirlerine olan empati
duygularının arttığı gözlemlenmektedir. Ayrıca gençlerin bu tür yakın iletişim
örneklerini gözlemlemesi, jandarmaya olan sempati ve özentisini artırmakta,
meslek seçimlerinde etkili olduğu
yapılan mülakatlarda da ifade edilmektedir.
Kolluğun devlet politikaları ile uyumlu olan bu stratejisi, salgın kriz döneminde diğer Batılı ülkelerle kıyaslandığında ne derece önemli olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şubat-Nisan 2020 döneminde yapılan bir araştırmaya göre İtalya’da yaşlılara yönelik bakım evlerinde ölümlerin % 40,2'si koronavirüs kaynaklı olduğu, Kovid-19 virüsünün sebep olduğu yaşlı ölümlerinin % 50’den fazlasının evlerinde
tek başına iken gerçekleştiği görülmüştür (Bilge, 2020: 107). Türkiye’nin
gerek kültürel yapısında aileye verilen değer, gerekse kolluğun ihtiyaçlı ve
mağdur vatandaşların yanında olduğunu hissettiren uygulamaları bu bağlamda ön
plana çıkmıştır. Bu dönemde,
bu tür faaliyetlerin sistematik ve ahenkli olarak
yürütülmesi için jandarma personelinin de geniş çaplı katılımı ile oluşturulan Vefa Sosyal Destek Grupları’nın faaliyetleri de kayda
değer niteliktedir.
Vefa Sosyal Destek Grupları, sokağa çıkma kısıtlaması
olan 65 yaş ve üstü ile kronik rahatsızlığı
olanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere İçişleri Bakanlığının acil yardım
programı çerçevesinde, valilik ve kaymakamlıklar koordinasyonunda oluşturulan,
bünyesinde jandarma, polis, bekçi, din görevlisi, AFAD personeli gibi kamu
çalışanları ile ulusal -yerel düzeyde bazı sivil toplum örgütlerinin gönüllü
personellerinin de yer aldığı bir yardım ve destek grubu olarak teşkil
edilmiştir (İçişleri Bakanlığı, 2020a).
Vefa Sosyal Destek Grubu uygulaması ile engelli, yaşlı ve kronik
rahatsızlıkları bulunan bireylere kolonya, dezenfektan, maske gibi hijyen
malzemeleri ile gündelik ihtiyaçları da yerinde karşılanmıştır. İçişleri
Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre yaklaşık 145.000 kişi ile oluşturulan Vefa
Sosyal Destek Grupları’na 15 Mart 2020 tarihinden itibaren yapılan hizmet
taleplerinin 15.04.2021
tarihi itibariyle 21.210.899 milyonu karşılanmıştır (İçişleri Bakanlığı, 2021;
Cumhurbaşkanlığı, 2021: 214-215).
2.2.
Koronavirüs ile Mücalede
Jandarmanın Sert Güç Kullanımı
Salgın kriz yönetimi sürecinde kamu sağlığı ve kamu
düzenine ilişkin alınan önlemlerin kısa sürede etkili sonuçlar vermesi kolluğun
ilk aşamada sert güç kullanmasını gerekli kılmaktadır. Kovid-19 salgını
sürecinde kolluğun sert güç uygulama eğilimimin anlaşılmasında en uygun
vasıtalardan bir tanesi, kolluğun uyguladığı idari yaptırımlara ilişkin
işlemlerin incelenmesi ile anlaşılabilmektedir. Aşağıda verilen “Jandarma Genel
Komutanlığı Asayiş-Kabahatler-Emre Aykırı Davranış Suçu İşlemleri Grafiği” bu
bağlamda bizlere Jandarmanın salgın döneminde sert güç uygulamalarına ilişkin
önemli ipuçları sunmaktadır. Grafik incelendiğinde her ne kadar “Emre Aykırı
Davranış” kabahatinden yapılan her bir işlem Kovid-19 tedbirlerine ilişkin
değilse de 2018, 2019 verileri ile salgına ilişkin önlemlerin uygulanmaya
başlandığı 2020 yılı verileri incelendiğinde, en yüksek 2019 verisi olan
7.649’dan 2020 yılında 144.618 rakamına artışta görülen keskin yükseliş, bizlere
bu artışın nedenini
koronavirüs kaynaklı olduğunu göstermektedir. Buna göre bir önceki yıla
göre jandarma vasıtasıyla 136.969 fazladan idari yaptırımda bulunulmuştur. Aradaki bu rakamsal
fark bile önceki
yıl gerçekleştirilen idari
yaptırım miktarının yaklaşık 18 katıdır.
Grafik 2: Jandarma Genel Komutanlığı Asayiş-Kabahatler-Emre Aykırı Davranış Suçu İşlemleri
Türkiye genelinde yapılan denetim ve uygulanan idari
tedbirler değerlendirildiğinde de yukarıdaki bilgileri destekleyecek verilere
ulaşılmaktadır. Mülki idare amirliklerince Türkiye’de salgının başladığı 15
Mart 2020 tarihinden itibaren yaklaşık bir yılı kapsayan sürede
gerçekleştirilen denetimler sonucunda uygulanan yaptırımlar aşağıdaki grafikte
gösterilmektedir.
Grafik 3: Koronavirüs Tedbirleri Kapsamında Yapılan Denetim ve İdari İşlemler
Kaynak: https://www.iletisim.gov.tr/images/uploads/dosyalar/TurkiyeninKoronavirusleBasa riliMucadelesi.pdf
2.3.
Koronavirüs ile Mücadelede Jandarmanın Panoptik
Temelli Güç Kullanımı
Koronavirüs salgını dünyada panoptik güç uygulamalarını meşrulaştırıcı ve daha yoğun bir şekilde
kullanılır hâle gelmesine neden olmuştur.
Akıllı telefonlar vasıtasıyla insanların ateş ölçümleri,
kişilerin temas bilgileri; uydu takip sistemleri
vasıtasıyla yapılan konum takibi, elektronik
kelepçe yoluyla karantina kurallarına uyup uymadıkları; akıllı robot ve dron kullanımıyla da kalabalıkları kontrol altına alma, başvurulan yöntemler olarak kayda geçmiştir
(Erciyes ve Genç, 2020: 5). ABD’de ‘COVID Symptom Study’, İngiltere’de
‘NHS COVID-19’, Almanya’da, ‘Corona-Warn-App’, Yeni Zelanda’da
‘FluTracking’, Fransa’da ‘StopCovid’, Avustralya’da ‘COVIDSafe’, İsrail’de,
‘HaMagen’, Hindistan’da ‘AarogyaSetu’, Kanada’da ‘COVIDAlert’, Hırvatistan’da ‘StopCOVID-19’,
Macaristan’da ‘VírusRadar’, Yunanistan’da ‘CovidChecker’, Bangladeş’te ‘Corona
TracerBD’, koronavirüs pandemisiyle mücadele kapsamında
ülkelerin akıllı telefon uygulamaları vasıtasıyla geliştirdiği elektronik takip
sistemlerinden sadece bir kısmıdır (Eşitti, 2021:544).
Türkiye’nin de buna benzer uygulamalara duyarsız
kalmadığı görülmektedir. Kolluğun panoptik güç uygulamaları bağlamında
verilebilecek en bilinir örneği “Hayat Eve Sığar” uygulamasıdır. “Hayat
Eve Sığar” uygulaması esasen Türkiye’de
rahatsız edici sert boyutları törpülenmiş temel hak ve özgürlükler de
gözetilerek rızaya dayalı olarak faydalanılan bir gözetim uygulamasıdır.
Uygulama ilk olarak Sağlık Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu
Başkanlığı ve GSM operatörleri işbirliğiyle 07.04.2020 tarihinde “Pandemi
İzolasyon Projesi” bağlamında mobil iletişim araçlarına yüklenerek uygulamaya
konulmuştur (Altun, 2020; BBC News, 2020). Uygulamanın mobil iletişim
araçlarına yüklenmesi ile
Ø
Sorgulanan bölgedeki risk durumu ve hastalık yoğunluğu
harita üzerinden görülebilmekte,
Ø
Geliştirilen akıllı algoritma vasıtasıyla
kişiler yakınlarını da listelerine ekleyerek onların da riskli bölgelerden uzak
durmalarını sağlayabilmekte,
Ø “HES Kodu Sorgulama ve Okutma” uygulaması ile iş yerlerinde ve belirlenen alanlarda riskli ve temaslı kişi durumları belirlenerek mekânların takibi ve güvenliği sağlanabilmekte,
Ø İş yeri, işletme, kurum ve kuruluşlar; personel ve belirlediği kişi gruplarını düzenli olarak topluca sorgulayabilmekte,
Ø “İhbar” özelliği ile işletme ya da kişilerin maske, mesafe ya da hijyen gibi kuralları ihlal etmeleri halinde fotoğraf, adres, konum, ihlal bilgisi girilerek kolluğa ihbarda bulunulabilmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2021; TRT Haber, 2020).
Uygulamanın özelliklerinden görüleceği üzere kişiler,
işletme sahipleri ya da kurumlar, kendilerinin güvenliklerinin sağlanması ile
ilgili son derece önemli kolaylıklar elde etmektedir. Bununla birlikte kolluk
da uygulamanın “ihbar”
özelliği vasıtasıyla gözle görünmeyen; ancak herkesin birbirini
kontrol ederek, yapılan
kural ihlallerini paylaşması nedeniyle
bu uygulama üzerinden
panoptik bir denetim
imkânı elde etmektedir.Yine bu dönemde faaliyete geçirilen, kolluğun
önemli bir panoptik gözetim uygulaması da İl/İlçe Salgın Denetim Merkezi
Programı (İSDEM) adıyla hayata geçirilmiştir. İSDEM’in
önemli bir özelliği
“Hayat Eve Sığar”
uygulaması ile entegre bir
şekilde işlevlerde bulunmasıdır (İçişleri Bakanlığı, 2020c; TRT Haber, 2020). İSDEM uygulaması vasıtasıyla kolluk, vatandaşların koronavirüs tedbirlerine aykırı gördükleri
durumlarda yaptıkları ihbar
ve paylaşımları elektronik ortam
veya acil çağrı merkezleri üzerinden takip ederek gözetim ve denetim
yeteneklerini geliştirmekte; suç unsuruna rastlamaları hâlinde de soruşturma
işlemlerine başlamaktadır. Böylece kolluk, üçüncü kişilerin de salgınla
mücadeleye katılımını sağlayarak panoptik tabanlı bir gözetim imkânı elde
etmektedir. Nitekim uygulamanın kullanıma geçtiği
ilk günde, henüz
bilinir olmamasına rağmen
kolluğa 1159 ihbar kaydı düşmüştür (İçişleri Bakanlığı, 2020d).
SONUÇ
Yukarıda ifade edildiği üzere pandemik salgınlar, kendi mekânsal ve zamansal sınırlarını aşarak birçok ülkeyi kapsayan, sadece sağlık açısından olumsuz etkisi olmayan; aynı zamanda psiko-sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan derin etkiler yaratan biyolojik bir afet türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Biyolojik bir afet olan salgınlarla mücadelede başarılı olmak, bir yandan devletin kapasitif ve yapısal gücü ile ilgili iken bir yandan da ilişkisel güç bağlamında değerlendirilebilecek etkin ve tutarlı politikalarının vatandaşları tarafından içselleştirilebilmesi ve topyekûn mücadeleye katılımın sağlanması ile mümkün olduğu görünmektedir. Meşru güç kullanma tekeline sahip olan devletin güç kullanımında kolluk uygulamaları önleyici tedbirler bağlamında sıhhi mücadelenin yanında devletin meşruiyetin sağlanmasında ve devlet vatandaş bütünleşmesinde son derece önemli bir yer işgal etmektedir. Biyolojik bir afet olan salgınla mücadele sürecinin ilk dönemlerinde panoptik güç ile destekli sert güç uygulamaları Çin örneğinden hareketle kısa süreli etkin sonuçların alınmasında elverişli görünmektedir. Bu dönemde, kişiler sıhhi güvenlik boyutunu diğer ihtiyaçlarının önüne koyduğundan tedbirler ne kadar şiddetli olursa olsun önemli bir tepkiyle karşılaşılmamaktadır. Ne var ki salgınla ilgili belirsizliklerin günlük yaşamda kabul edilebilir bir noktaya gelmiş olduğu dönemlerde ise ikincil boyuta taşınan psiko-sosyal, ekonomik ve siyasal başta olmak üzere dondurulmuş diğer tüm meseleler yeniden gündeme geldiğinden devletin salgınla mücadele yöntemleri ve güç uygulamaları da sorgulanarak devlet-vatandaş konumlaması yeniden biçimlendirilmektedir. Bu nedenle diğer güç uygulamalarının yanında özellikle yumuşak güç uygulamaları ön plana çıkmaktadır. Zira yumuşak güç uygulamalarına İtalya örneğinde olduğu gibi yeterince yer vermediği değerlendirilen ülkelerde görüldüğü üzere protesto eylemleri ile vatandaş devlet gücünün karşısında konumlanma tercihinde bulunabilmektedir (Ahaber, 2020; Deutche Welle, 2020; Cnntürk, 2020, Ensonhaber, 2020)
Pek çok ülke ile kıyaslandığında Türkiye’de alınan
tedbirlere yönelik protesto eylemlerinin neredeyse hiç görülmemiş olması,
Türkiye’de tutarlı devlet
politikaları ve kolluğun güç kullanma biçimleri ile ilişkili olduğu
değerlendirilmektedir. Jandarmanın bu dönemde “Hayat Eve Sığar” ve “İSDEM”
temelinde panoptik güç orjinli geliştirilen uygulamaların ana uygulayıcılarından birisi olduğu görülmektedir. Bununla birlikte
vatandaşın denetim ve gözetimi jandarma
tarafından sadece sert güç
tedbirlerine dönüşecek şekilde gerçekleştirilmemiş, “bilinçlendirme”,
“ünlülerin kullanılması” ve “yanınızdayız” stratejileri ile toplum destekli
uygulamalara yöneldiği görülmüştür. Özellikle Vefa Sosyal Destek Grupları
bünyesinde gerçekleştirilen faaliyetler ile özel günlerde gerçekleştirilen
faaliyetler, ihtiyaç sahipleri, yaşlılar ve çocuklar gibi dezavantajlı bireylerin kazanılmasında son derece etkili sonuçlar yaratmaktadır. Türkiye’nin bu dönemde yoğun bir şekilde
idari yaptırımlara da ağırlık vererek sert güç uygulamaları gerçekleştirdiği
anlaşılmaktadır. Ancak idari yaptırımlar temelde bir sert güç uygulaması
olmakla birlikte Türkiye’de tepkilere
neden olmaması ve direnç etkisi
yaratmaması, sert güç uygulamasında elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık ilkelerinin gözetilmesinin etkili olduğu
değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak
sosyal yapının tahribatına neden olan bu tür salgın
dönemlerinde;
Ø
Kolluğun yumuşak güç kullanımının vatandaş-kolluk bütünleşmesinde son
derece önemli olduğu ve kriz sonrası dönemin inşasını kolaylaştırdığı,
Ø
Sert güç kullanımının, insan temel hak ve
hürriyetlerinin gözetilerek, hukukun temel ilkelerinden ölçülülük ilkesinin
unsurları olan elverişlilik,
gereklilik ve orantılılık ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmesinin sert güç
kullanımının yaratacağı olumsuzlukları giderebileceği,
Ø
Bilgi iletişim teknolojilerinin gelişimi ve yoğun sosyal medya kullanımının
istismara açık alanlar yarattığı, ülkelerin salgın döneminde panoptik güç uygulamalarını
yaygınlaştırma eğiliminde olduğu; Türkiye’nin ise “Hayat Eve Sığar” gibi
uygulamaları, meşru, temel hak ve hürriyetleri gözeten aynı zamanda vatandaşa
hizmet üreten, rızaya dayalı olarak pratikleştirdiği takdirde salgın
dönemlerinde etkin hizmet yürütebileceği değerlendirilmektedir.
KAYNAKÇA
Ahaber (2020). İtalya Sokakları Karıştı! Koronavirüs Kısıtlamaları
Protesto Edildi. https://www.ahaber.com.tr/dunya/2020/10/27/italya-sokaklari-karisti- koronavirus-kisitlamalari-protesto-edildi.
E.15.10.2021.
Altun, F. (2020). https://twitter.com/fahrettinaltun/status/1247873900161228800?ref_src=twsrc% 5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1247873900161228800%7 Ctwgr%5E%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.bbc.com%2Ft urkce%2Fhaberler-turkiye-52207917, E.13.09.2021
Bachrach, P.
ve M. S. Baratz (1962). “Two Faces of Power”, American Political Science
Review, 56, ss. 947‐52.
BBC News (2020). Hayat Eve Sığar
Uygulaması Nedir, Cep Telefonlarına Nasıl İndirilebilir? https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-52207917. E.13.09.2021
Bilge, M. (2020). Türkiye’de Covid-19 Pandemi
Sürecinde Dezavantajlı Bireylere Yönelik Uygulamaların İncelenmesi:“Vefa Sosyal
Destek Grubu” Örneği (Derleme). Tıbbi
Sosyal Hizmet Dergisi, (16), 101-114.
Books Ngram Viewer (2021). Soft Power,Hard
Power,Panopticon, https://books.google.com/ngrams/graph?content=soft+power%2Chard+power% 2Cpanopticon&year_start=1800&year_end=2019&corpus=26&smoothing=3&c ase_insensitive=true,
E.28.10.2021
Cnntürk, (2020). Abd’de Silahlı Gruptan ‘Koronavirüs’ Protestosu, https://www.cnnturk.com/dunya/abdde-silahli-gruptan-koronavirus- protestosu?page=1,
E.15.10.2021
Cumhurbaşkanlığı (2020). Jandarma Evden
Çıkamayan Vatandaşların Bayramını Şeker İkramıyla Kutladı. https://www.iletisim.gov.tr/turkce/yerel_basin/detay/jandarma-evden- cikamayan-vatandaslarin-bayramini-seker-ikramiyla-kutladi,
E.02.12.2021.
Cumhurbaşkanlığı (2021) Asrın Küresel Salgını,
Türkiye’nin Koronavirüsle Başarılı Mücadelesi, Ankara: Cumhurbaşkanlığı İletişim
Başkanlığı Yayınları.
Dahl, R. A. (1957), The Concept of Power, Behavioral Science, 2: 201‐15.
Deutsche Welle, (2020) Berlin'de Koronavirüs Önlemleri Protesto Edildi, https://www.dw.com/tr/berlinde-koronavir%C3%BCs-%C3%B6nlemleri- protesto-edildi/a-55648646,
E.15.10.2021
Eldeib, D. (2016). Stateville's Controversial 'Roundhouse' Prison Area
Shuttered, https://www.chicagotribune.com/news/breaking/ct-stateville-roundhouse- closed-met-20161201-story.html,
E.24.10.2021
Ensonhaber (2020). Fransa'da Karantina Protestosu, https://www.ensonhaber.com/dunya/fransada-karantina-protestosu, E.24.10.2021
Erciyes, E., Genç, Y. M. (2020). Covıd-19 Salgınının
Toplumsal Değişim İle Güvenlik Ortamına Etkisi
Ve Kolluğa Öneriler. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 9(1), 1-14.
Eroğlu, G. (2020). Covid-19’la Mücadele Sürecinde
Türkiye’deki Yardım Hizmetleri ve Uygulamalarına Genel Bir Bakış. Journal of City and Civilization, 561.
Eşitti, Ş. (2021).
Covid 19 Pandemisi
Sırası ve Sonrası
Dijital Gözetim ve Toplumsal
Kontrol Sorunsalı Üzerine Eleştirel Bir İnceleme.
Foucault, M. (2013). Hapishanenin Doğuşu.
"Çev.Mehmet Ali Kılıçbay." Ankara: İmge Kitabevi, 8.baskı.
Güven, O. Ö. (2014). Gözetim Tekniklerinin Güç
İlişkileri Bağlamında Dönüşümü Ve Toplumsal Denetim. Atatürk İletişim Dergisi,
(7), 79-112.
Haber Global (2021). Jandarmadan İlginç Anons!
Konyalım Yürü Ama Maskeyle, https://haberglobal.com.tr/gundem/jandarmadan-ilginc-anons-konyalim-yuru- ama-maskeyle-97256, https://www.dailymotion.com/video/x7zq4wj, E.02.12.2021.
İçişleri Bakanlığı (2020a). 65
Yaş Üstü Vatandaşlarımızın İhtiyaçları Vefa Sosyal Destek Grupları Tarafından Karşılanmaya Başlandı, https://www.icisleri.gov.tr/65-yas-ustu-vatandaslarimizin-ihtiyaclari-vefa- sosyal-destek-gruplari-tarafindan-karsilaniyor,
E.02.12.2021.
İçişleri Bakanlığı (2020b). Jandarma'dan Camilerde Koronavirüs
Denetimi, https://www.icisleri.gov.tr/jandarmadan-camilerde-koronavirus-denetimi.
E. 02.12.2021.
İçişleri Bakanlığı (2020c). İSDEM (İl İlçe Salgın Denetim Merkezi)
Uygulaması, https://www.112.gov.tr/isdem-ililce-salgin-denetim-merkezi-uygulamasi, E.02.12.2021.
İçişleri Bakanlığı (2020d).
Hayata Geçirilen İSDEM Uygulamasına İhbarlar Gelmeye Başladı, https://www.icisleri.gov.tr/bakanligimizca-kovid---19- tedbirleri-kapsaminda-hayata-gecirilen-isdem-uygulamasina-ihbarlar-gelmeye- basladi,
E.02.12.2021.
İçişleri Bakanlığı
(2021). Bakanımız Sn. Soylu Açıkladı
"Vefa Sosyal Destek Grupları 21 Milyonu Aşkın Hizmet Ulaştırdı". https://www.icisleri.gov.tr/bakanimiz-sn-soylu-acikladi-vefa-sosyal-destek- gruplari-21-milyonu-askin-hizmet-ulastirdi,
E.02.12.2021.
İhlas Haber Ajansı/İHA (2020). Jandarmadan Vatandaşlara Korona Virüs
Uyarısı, https://www.dailymotion.com/video/x7tjxpo,
E.02.12.2021.
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2019) Jandarma Genel
Komutanlığı 2018 Yılı Faaliyet Raporu,
https://jandarma.gov.tr/kurumlar/jandarma.gov.tr/Jandarma/indirilebilir- icerikler/2018-Yili-Faaliyet-Raporu.pdf,
E.13.09.2021
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2020a) Jandarma Genel
Komutanlığı 2019 Yılı Faaliyet Raporu,
https://jandarma.gov.tr/kurumlar/jandarma.gov.tr/Jandarma/indirilebilir- icerikler/JGNKLIGI-2019-YILI-FAALIYET-RAPORU.pdf, E.13.09.2021
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2020b). Koronavirüs Riskine Karşı
Uyulması Gereken 14 Kural! https://www.youtube.com/watch?v=VNmH9afprQo
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2020c). Jandarma-Orhan Gencebay
Evdekal Reklamı. ttps://www.youtube.com/watch?v=pTRRflK0ecc
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2020d). “Evde de Mutluyum” çocuk şarkısı.
https://www.youtube.com/watch?v=8lEaCmTEu08,
E.02.12.2021.
Jandarma Genel Komutanlığı/JGK (2021) Jandarma Genel
Komutanlığı 2020 Yılı Faaliyet Raporu,
https://jandarma.gov.tr/kurumlar/jandarma.gov.tr/Jandarma/indirilebilir- icerikler/JGNKLIGI-2020-YILI-FAALIYET-RAPORU.pdf, E.13.09.2021.
Keohane, R. O., ve Nye J. S. (1998). “Power And Interdependence in the Information Age”. Foreign Aff., Vol.77, pp. 81-94.
Lukes, S. (1974), Power:
A Radical View. London and New York: Macmillan.
Mathiessen, T. (1997). “The Viewer Society Michel
Foucault’s ‘Panopticon’Revisited”, Theoretical Criminology, vol. 1, no. 2, s.
215-234.
Newman, J. (2020),
Stateville Prison Reopens Decrepit
‘F-House’ to Hold Inmates
With COVID-19, https://www.injusticewatch.org/news/prisons-and- jails/2020/stateville-roundhouse-covid/
E.24.10.2021
Nye, J.S. (2005). Yumuşak Güç, Dünya Siyasetinde
Ba-şarının Yolu, (çev. R. İ. Aydın), Ankara: Elips Kitap, 1. Baskı.
Okmeydan, S. B. (2017). Postmodern kültürde gözetim
toplumunun dönüşümü:‘Panoptikon’dan ‘sinoptikon’ve ‘omniptikon’a. AJIT-e:
Bilişim Teknolojileri Online Dergisi, 8(30), 45-69.
Orwell, G. (2003). 1984. (N. Akgören,
Çev.). (5. baskı),
İstanbul: Can Yayınları.
Oxford Üniversitesi (2021). COVID-19 Stringency Index, https://www.bsg.ox.ac.uk/research/research-projects/covid-19-government- response-tracker, E.03.212.2
0zdemir, H. (2008). Uluslararasi İlişkilerde Güç: Çok Boyutlu Bir Değerlendirme.
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi,
63(03), 113-144.
Özel, C. (2020). Güç, Ankara: Orion Akademi.Rosen, J. (2004).The Naked Crowd Reclaiming Security and Freedom in an Anxious Age, Random House Inc., USA.
Sabah (2020). Yaşlı Çift Jandarma'ya Bayram Harçlığı Vermek İstedi! https://www.sabah.com.tr/video/haber/yasli-cift-jandarmaya-bayram-harcligi- vermek-istedi-video,
E.02.12.2021.
Sağlık Bakanlığı (2021) Hayat Eve Sığar, Güvenli
Alan – HES Kodu – İhbar.
https://hayatevesigar.saglik.gov.tr/HES.pdf,
E.13.09.2021
Show TV (2021) Çin'den gelen görüntüler dehşete düşürdü! https://www.youtube.com/watch?v=Xz05AEZEZAM,
E.13.09.2021
SonDakika.com (2020). 43 ilin geçiş güzergahında
Korona virüs denetimleri havadan görüntülendi. https://www.sondakika.com/haber/haber-43-ilin-gecis-
guzergahinda-korona-virus-13072778/,
E.02.12.2021.
Şahin, Ş. (2019).
Türkiye’de Afet Yönetimi
ve 2023 Hedefleri. Türk Deprem Araştırma Dergisi, 1(2), 180-196.
TDK, (2021) Türk Dil Kurumu Sözlükleri, https://sozluk.gov.tr/, E.04.10.2021
TRT Haber (2020). Tedbirlere Uymayanlar HES Üzerinden Şikayet
Edilebilecek, https://www.trthaber.com/haber/gundem/tedbirlere-uymayanlar-hes-uzerinden- sikayet-edilebilecek-512093.html,
02.12.2021.
Turan, A. ve Çelikyay, H. H. (2020).
Türkiye’de KOVİD-19 ile Mücadele:
Politikalar ve Aktörler. Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, 3(1), 1-25.
Türkiye Bilimler Akademisi/TÜBA (2020). COVID-19 Pandemi
Değerlendirme Raporu, TÜBA Raporları No: 34. Türkiye Bilimler Akademisi Yayınları, Ankara.
World Health Organization. (2020). Turkey's response
to COVID-19: first impressions. Ankara, Turkey. 11 July 2020 (No. WHO/EURO:
2020-1168- 40914-55408). World Health Organization. Regional Office for Europe.
Worldometers, (2021). Covıd-19 Coronavirus Pandemic,
https://www.worldometers.info/coronavirus/,
E.29.10.2021.
Zhang, M. (2019). What's Wrong With Jeremy Bentham's Panopticon? https://www.youtube.com/watch?v=3_rBC56-nLE, E.13.09.202